Paylaş

Geçmişten ünlü sanatçıları hatırladığımızda onların yaptığı işler gelir aklımıza; Orson Welles, Yurttaş Kane’dir ve Zaman Makinesi H.G. Wells’dir. Bu iki sanatçı 1940 yılında bir araya geldiğinde, biribirlerine söyleyecek çok şeyleri vardı; neşeyle anlattıkları hikayeleri, fikirleri ve karşılıklı beğenileri.

Benzer tarihi bir karşılaşma, Ulysses’in yazarı James Joyce ve Kayıp Zamanın İzinde’nin yazarı Marcel Proust arasında gerçekleşti; ama bu karşılaşma o kadar da etkili olmadı. İrlandalı eleştirmen Arthur Power’ın söylediği gibi: “İşte bizim zamanımızın iki büyük edebi figürünün karşılaşması, birbirlerine truffle tatlısını sevip sevmediklerini soruyorlar.”

Bu karşılaşma Proust’un ömrünün sonuna yaklaştığı 1922 yılı Mayıs ayında gerçekleşir. Igor Stravinsky ve Sergey Diaghilev için yapılan bir partide Majestic Hotel’de tanışırlar. Her iki romancı da kendini ortaya koymuş, yapıtlarındaki karakterler geniş ve aşmıştır; bütün şehirleri, ulusları ve sosyal dünyaları içine alabilirler. Her ikisi de inanılmaz bir hafızaya sahip kitap kurtlarıdır ve modernitenin kültürel mekanizmalarını kavrayan sezgileri vardır. Yani birbirleriyle ciddi sohbetler yapabilirlerdi…

Ama katılımcılardan biri olan William Carlos Williams çok daha komik bir tablo çiziyor …

Ben Jackson, London Review of Books’da yazıyor: “Joyce sarhoştu ve kötü giyinmişti; Proust dökümlü bir kürk içinde kapıyı açtı.” Sonra Williams yazıyor: “İki adam, hayranları onların ince zekalarının parlamasını beklerken yan yana sandalyelere oturdular ve doktorun bekleme odasındaki iki ihtiyar gibi ya da iki Samuel Beckett karakteri gibi havadan sudan konuşup, şikayet etmeye başladılar.”

Joyce: “Her gün başım ağrıyor. Gözlerim berbat durumda.”

Proust: “Zavallı midem. Ne yapacağım bununla? Beni öldürüyor. Aslında bir an önce gitmeliyim.”

Joyce: “Ben de aynı durumdayım. Birisi kolumdan tutup beni götürse!”

Proust: “Ne güzel olur! Ah midem, midem.”

Joyce’un saygın biyograficisi Richard Ellmann’a göre, Ford Madox Ford bunu doğruladı ancak partinin ev sahibi roman yazarı Sydney Schiff’e göre olay böyle değildi. Ellmann’a göre bir versiyon diğerine alternatif görünmüyor ama bize Joyce’un onaylanmış versiyonunundan bahsediyor. Ulysses’in yazarı şunları hatırlıyor: “Konuşma sırf hayır kelimesinden oluşuyordu. Proust bana ‘the duc du so-and-so’yu bilip bilmediğimi sordu, ben de hayır dedim.” Proust’a Ulysses’i okuyup okumadığı soruldu, cevap yine negatifti. Joyce’a göre “durum imkansızdı”. Diğer misafirler de karşılaşmayı böyle hatırladılar.

Yine başka bir versiyonda, bu karşılaşmanın sonuçlarını görürüz; hikaye, gecenin sonunda bozulmuş bir senaryoya dönüşür. Sydney Schiff’in eşi Violet, Joyce’un sarhoş bir şekilde Proust’un da içinde olduğu taksiye kendini davet ettirmesini ve aceleyle pencereyi açmasını hatırlıyor. Proust için hazırlanmış bir web sayfasında “Proust’un cereyandan çok rahatsız olduğunu bildiği halde” diye yazar. Taksi Proust’un apartmanına ulaştığında, Fransız yazar “İraldalıya taksi onu evine götürsün diye ısrar eder” sonra da “koşarak evine gider”.

Birçok çelişkili anlatıya rağmen, herkes karşılaşmanın zaman kaybı olması konusunda hemfikirdir. Bununla birlikte, bir yazar geçtiğimiz günlerde konuyla ilgili gibi görünen bir kitap yayınladı. Hatta şu sonuca vardı: “Onların birbirlerine tam olarak ne dediklerini kesin olarak kimse söyleyemez.” Bu görüşme başka türlü gerçekleşebilirdi; Joyce’un sarhoşluğunu ve Proust’un hastalığını göz önüne alırsak daha önce ya da başka koşullarda bir araya gelebilirlerdi. The New Inquiry, Joyce’un Samuel Beckett’e Proust hakkında yaptığı açıklamaya değinir: “Bir yerde buluşup konuşabilseydik…”

Her iki yazarın da birbirini okumadığını itiraf etmesine rağmen, Jackson, Joyce hakkında şunu yazar; “Gözlerini birkaç sayfa üzerinde gezdirdiken sonra herhangi bir özel yetenek görmediğini itiraf etti.” Ayrıca Proust’un rahat koşullarına gıpta ettiğini de itiraf etmiştir. Altı ay sonra Proust ölür ve bu tanışmanın hikayesi de yiter.

Yazar: Josh Jones
Çevirmen: Meltem Çetin Sever
Kaynak: Open Culture

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com